23 Eylül 2015 Çarşamba

Zeytinyağlı yaprak sarma...oleyy

Acemi şansı mı derler ne derler bilmem ama ilk kez denediğim yaprak sarmam evimin erkeklerinden tam puan aldı.
Öncelikle yaş olmuş 32 şimdi mi yapılır yaprak sarma dediğinizi duyar gibiyim, anneannemin yanında bol bol sarmışlığım var aslında ama gerçek manada ilk kez yapıyorum ben bu sarmayı. Herşeyi baştan sona benim elime değdi, hazır sarma içini sadece saran ben, hem hazırladım, hem sardım, hem de pişirdim hamdolsun :p
Tarifin bazını Sahrap Soysalın sitesinden kaptım linkini buraya ekliyorum. Ama ben kendi damak tadım olsun, evdeki malzemelerim olsun, kafa nereye ben oraya olsun değiştirdim birazcık tabii. Ama diyeyim yani, tam ağzıma göre yapmayı da becermişim :) 
Tarifimi aşağıya ekliyorum, umarım beğenirsiniz.

Zeytinyağlı Yaprak Sarma:


Malzemeler:

İçi için;
*1 yemek kaşığı dolmalık fıstık
*2 yemek kaşığı kuş üzümü
*6 küçük soğan
*2 su bardağı kırık pirinç
*Yarım tatlı kaşığı tarçın
*1 tatlı kaşığı yenibahar
*Yarım tatlı kaşığı kara biber
*1,5 tatlı kaşığı kuru nane
*Tuz
*1 su bardağından biraz az zeyinyağı
*5 tane küp şeker
*1 limonun suyu
*Yarım demet maydanoz
* 1 su bardağı sıcak su


* Salamura asma yaprağı, sanırım yarım kg
* Biraz zeytinyağı
* 1,5 bardak sıcak su

Yapılışı:

- İlk işimiz salamura yaprakları bir kaç su yıkayıp suya koymak olacak. Yaklaşık 1 saat suda bekletmek bile yeterli olmayabiliyor. Bir kaç kez suyunu değiştirmekte fayda var.
- Pirinç iyice yıkayıp suya koyulur.
- Soğanlar yıkandı dörde bölünüp tupperware el rondosu ile bir güzel rondolanır.
- Zeytinyağı ocağa alınır ve dolmalık fıstık azıcık kavrulur. 
- Fıstıktan hemen sonra soğanlar yumuşayıncaya kadar kavrulur.
- Soğanlar yumuşayınca bu arada suyunu süzmüş olduğumuz pirinç eklenir birazda böyle kavrulur.
- Pirinçler 10 dk civarı kavrulduktan sonra kuş üzümleri ile 1 bardak sıcak su ve 1 limonun suyu eklenip altı kısılır suyunu çekene kadar pişirilir.
- Suyunu çeken pirinçlere tarçın, yenibahar, karabiber, kuru nane, tuz ve şeker eklenir. Kapak kapatılır ve demlenmesi beklenir. (5 dk civarı)
- 5 dk sonra ince kıyılmış yarım demet maydanozu da ekleyip güzelce iç harç karıştırılır.
- İstenirse başka bir kaba alınıp harcın soğuması beklenir. (Ben gerek gerek görmedim, zaten kapağı açık olunca üstten üstten soğudu.)
- Yapraklar tek tek ayrılıp sapları çıkarılır. 
- Yaprak boyutuna göre iç harç koyulur ve sarılır.
- Pişirme aşamasına geçince, tencerenin tabanı yaprakla kaplanır ve üzerine boş kalan yerlerine saplar yerleştirilir. 
- Hiç boşluk kalmayacak şekilde kat kat sarmalar dizilir.
- İşlem bitince üstten biraz zeytinyağı dökülür, eğer yaprak salamura değilse 1 adet limon suyu da eklenir, sonra sarmaların üzerine bir tabak kapatılıp üstünden 1,5 bardak su eklenir ve kısık ateşte bir güzel pişirilir.
- Suyu çektiği zaman olmuş olması lazım ama kontrol edin, suyu az geldiyse bir yarım bardak daha su ekleyip kaynatmaya devam edin.

Benim tarifim sarma için işte böyle :) Kuş üzümü ve fıstığı azıcık daha fazla koya bilirmişim, işte bunlar hep damak zevki.

Neden yaptığımıza gelirsek bu sarmayı, e bayram sarmasız olur mu? Gelenim gidenim olmasa da sarmam olsun istedim, bayramın 2. günü de kavurmayı yapar keyfime bakarım.

Sevgiler 

17den 21 e neler oldu?

Neler mi oldu, çok hızlı geçti. İstanbula ayak uydurmak zormuş, 3 hafta da olsa evden uzak olunca e bir de yaz sonu olunca insan baya bir zorlanıyormuş. 
Hem kendi gündemimden hem Türkiyenin gündeminden etkilenip hafta hafta rapor tutamadım bu sefer. Genel bir toparlama yapmaktan başka çare yok bu durumda. 
- Öncelikle hala bir günüm diğerini tutmuyor, enerji patlaması yaşayıp sonra bulantı krizine girebiliyorum, inanılmaz baş ağrıları yaşayabiliyorum. 
- Göbek pörtlemesi yaşadım yine, 21. Haftaya kadar eh işte normaldim, çok bir numara yoktu, hamile olduğum anlaşılmıyordu bile. Bu hafta dehşet haldeyim. Arkadaşımın baby showerından bir kareyle neye benzediğimi görebilirsiniz. 21. Hafta olan benim, 38. Hafta olan arkadaşım :) 
- He birde fotoğraftan anlaşıldığı üzere inanılmaz bi böyle çirkinleşme, saçın başın düzelmemesi efendime söyleyeyim makyajsız öcüye benzeme, makyajla da yani tam kaportayı toplayamama durumu mevcut bende. Özellikle kırılan saçlarımdan vallahi ben suçlu değilim, ama o ne özgüvense cadı sila modunda gezişimden ben suçluyum. 
- Yemeklerle aram iyi değil, peynirli makarna, tost , galeta, tereyağlı tuzlu ekmek ve elmayla günlerce yaşayabilirim ama kabızlık derdi yüzünden salata yemeye çalıştığım için mide ilaçlarının esiri oldum. Yeni kankam renie duo, ki ilk hamileliğimde sadece 1 şişe içmiştim bunda haftada bir tane bitiyor usta
- Yemek ve tost demişken, tostun salçalısı kadının kalçalısı makbul şu ara benim hayatımda. Hatta sucuk olmalı içinde, ki ilk hamilelikte ağzıma sürmedim yine. Bir de pastırmalı kaşarlı gözleme. Bana neler olduğu konusunda gerçekten bir fikrim yok, tez zamanda geçmeli yoksa renie de fayda etmeyecek zaar. Bi günde bunu yedim paylaşmadan edemiyciim 
- Tavuktan biraz tiksinmiş durumdayım ama o da tek tip tavuktan, mısırla beslenen tavuk çok yağlı geldi sanırım bana. 
- Çikolatayla aram süper değil bu sefer ama tatlıyla aram iyi gerçekten. Kabak tatlısı falan zaten çok severdim duble sever oldum. 
- Bu arada 20. Haftamda demir hapına başladım. İlkinde buna da gerek kalmamıştı ama artık nasıl kuruduysa bunda ihtiyaç oldu maalesef. 
- 20. Hafta testinde bir şey daha öğrendim kolestrol tavan, bu arada yukarıdakilere bakıp yanlış algılamayın sakın şarküteri merakım olduğu doğrudur ama sadece haftada bir gün izin veriyorum kendime. Diğer günler hafif kahvaltı ediyorum. Yani şu kolestrolümün neden çıktığını anlamadım, kurban bayramı kavurmalarından şüpheleniyorum bir tek, yeniden test tekrarlattırabilirim. 
- Yine yemekten gidiyorum ama abur cubur olarak sadece patlamış mısır, galetayla aram iyi. Hayatımdan kızartmayı doğurana kadar çıkardım sanırım çünkü çektiğim acı büyük oluyor. Cipste yiyemiyorum. Yine belirteyim 31 yaşındayım ve hala sivilcelerimden kurtulamıyorum hep bu cipsten kızartmadan sebep, ilk hamileliğimde de oldu bunda da çoook rahatsız ettiği için yiyemiyorum. 
- 21. Haftamda toplam aldığım kilo 2,5 ama yine yeniden bir belirtme normalde de tombik olduğum için aldığım kilo normal bence. 
- Sık migrene yakalanıyorum. Hava değişimi de etkiliyor tabi. Yani evet mecburen minoset alıyorum- sadece ağrı dayanılmaz olunca ve günde bir tane- 
- Sıcak basmalı ani bulantılarım var benim, ama ne bulanmak. Hiç sevmedim onları gerçekten. 
- Tekmelerimiz çok arttı, sonunda babişimizde hissetti, en çok oğlum karnımda beklemeyi seviyor, tekme hissetmezse anne uyumuş diye bana haber bile veriyor.
- Daha alışverişe başlamadım, anca 6. Ayı bitirir başlarım herhalde. Hem odamız da boşalır, alır alır yıkarım artık :) 

Bu arada olanlar bunlar. Bu hafta gecikmiş bir detaylı ultrasonumuz var. Sonra 24. Haftada şeker yüklemesi sanırım. Artık tahminimce 26. Hafta civarı bilgilendirme yaparım. 

Sevgiler
Özge

16 Eylül 2015 Çarşamba

İlk kez hazırlanan kışlıklar

Eveet, sonunda ben de klasik kışlık hazırlayan bacılar kervanına katıldım, kesinlikle de bayıldım.
Her sene yapacağım, yaptıklarıma yenisini ekleyeceğim :)
Bazı şeyleri ilk kez yaptığım için önce bu sene deneyeceğim beğenirsem seneye bir daha yapacağım. Hatta seneye bende kışlık tarif veririm belkim :)

Olayın başlangıcına geleyim hemen. Yazlıkta bir baktım millet kasa kasa domatesleri alıyor koca koca kazanlar kaynıyor. Geçtiğimiz sene annem domates suyu hazırlamıştı aslında bana ama hazırladıkları kabuklu olduğu için benim sıpam ne çorba ne yemek hiç bir şey yemediği için kullanamadım, açıkçası bende pek hoşlanmam domates kabuklarından ama annecim kendini yorarak bana bunları hazırladığı için ağzımı açamıyordum tabi.

Neyse bu sene bir gaz kendim başladığım için bi güzel soydum, kah doğradım kah rondoladım, kah rendeledim kah blendırdan geçirdim. Bir sürü teknik denedim yani.
Domatesleri soyarken tek tekniğim vardı, önce kaynar su, sonra buzlu su. Pat küt elinle bile soyuyorsun. İnanılmaz rahat oluyor bence. 5 kiloda 15dk farkettiği için bence hep yapılabilir, he vitamini kabuğunda mantığındaysak soymayalım tabii ki :)

Maceramın başlangıcında annemlerin bahçesindeki 5 kilo kadar domates ile güzelce menemen sosu hazırladım. 

Step step anlatırsam;
- Domatesleri bir güzel yıkayıp soydum.
- Sonra hepsini küp küp doğradım, öyle minik minik değil normal normal.
- Bir güzel kaynattım.
- Aynı zamanda bir kenarda yine bahçemizin dolmalık-çarliston babam ne topladıysa o cins biberlerinin çekirdeklerini çıkardım. Bunları minik minik doğradım.
- Biberleri yağda kavurdum.
- Domatesler hazır olduğunda biberler ile birleştirip hiç beklemeden kaynamaya devam ederken kavanozlara doldurdum. - tamam tamam annem doldurdu, ilk yapışımdı ne yapalım :)-
- Ters çevirip bir gece beklettim, sabah kontrol edip kaldırdım.

Sonra bahçedeki mahsul bitti, biz de komşulardan gördük gaza geldik tam o ara diyelim, 1 kasa (rivayete göre 22 kg) domates alıp domates suyu hazırladık. 


Bununda step step anlatımına geçelim;
- Önce bütün kasayı süper hızlı bir şekilde soydum.
- Tahminimce 15-17 kg domatesi dörde bölüp tencerenin içine aldım.Bir güzel kaynamaya bıraktım.
- Güzelce kaynayıp yumuşayınca altını kapatıp blendırdan geçirdim - tamaaam annem geçirdi -
- Sonra bir güzel kaynatmaya devam ettim. İstediğim kıvama geldiğinde (ben öyle çok kaynatmıyorum, genelde çorbada kullandığım için sulu olması işime bile geliyor) içine tamamen göz kararı şeker, tuz ve zeytinyağı ekleyip birazcık daha kaynattım.
- Yine kaynar kaynar kavanozlara koyup ters çevirip bir gece beklettim.
- Kalan 5 kg domatesi de küp küp doğrayıp blendır işlemi dışındakileri yaparak kapattım, makarna sosu yapmak için ayırdım.

Bu yettimi dersiniz, tabii ki hayır, bi 10 kg daha domates alındı bizde hemen, üçüncü partiden neler mi çıktı, onları da yazayım hemen;
- 5 kg'ı ile normal blendırdan geçirdiğim domates sosunu hazırladım hop çevirdim kaldırdım.
- Kalan 5kg ile süper kahvaltıda yemelik sos hazırladım. 
Bunun için 5 kg domatesi bir güzel rendeledim.
- Rendelediğim domatesleri kenarda beklettim ve böylece suyu biraz üzerinde kalmış oldu. Annecim sağolsun sabırla o suyu üzerinden aldı bir kenara, sonra kullanmak için ayırdı.
- 2 tane kırmızı biberi ve 1kg (biraz daha fazla da olabilir) bahçemizin dolma olmayacak kadar küçük dolmalık biberleri bir güzel çekirdeklerinden ayırdım, kabaca doğrayıp rondodan çok ta eritmeyecek kadar geçirdim.
- Domatesler kaynayıp biraz kıvamını alınca biberleri içine ekledim. Biraz birlikte kaynatıp içine zeytinyağı ve elma sirkesi, şeker, tuz ekledim. Fazla kaynatmadan çok az maydanoz kıyıp onu da içine kattım ve hemen kavanozlara doldurdum.

Bunlardan sonra tabiki bende bir bel ağrısı bir kalça ağrısı abooov dedim. Zaten arabada da daha yer kalmaz deyip hoppidik İstanbula geldim. Buraya gelmeden önce babacımın ve kayınpederimin baya bi emek harcadıkları bahçemdeki domateslere ve biberlere birşey olmadan toplasın diye kocacımı acayip baskılamıştım zaten. Yaklaşık 7-8 kg domates 1 kg sivri biberim oldu nur topu gibi. Yazlıktan dönerken de biber alışverişi yapmış olduğum için geldikten sonra kendime uygun boy - yani küçük kavanozlar alıp bir tur daha kahvaltılık domatesten hazırladım.
Ama kırmızı biberi biraz fazla, sivri biberi biraz daha az, domatesi rondodan geçirdiğimden mi ne biraz daha sulu, sirkeyi evde sadece white wine ve balzamik kaldığı için onlardan kullanarak yaptığım, yağını biraz fazla kaçırdığım, biraz fazla kaynatmak zorunda kaldığım, falan filan filan falan olduğu için daha değişik birşey oldu :) 

Kavanoza sığmayan ufak bir parçayı tattım ama açıkçası pek birşey anlamadım desem yeridir. O yüzden pek te güvenip tarif yazmıyorum, bir tadayım güzelse ayrı bir postlarım onuda.

Bitti mi dersiniz - tabii ki hayııır. Biz kahvaltıda biber kavurup lorla yemeyi çok severiz. Biberlerim bozulmaya yüz tuttuğu için ve tabiki çok olduğu için bunları da güzelce kışlık yaparım ben dedim, sonucunun ne olacağını bilemediğim için korka korka yaptım ama olsun.

- Evdeki kalan çarliston biberleri bir güzel yıkadım pakladım çekirdeklerini çıkardım.
- Güzelce hepsini doğradım, sonra biraz zeytinyağı kızdırdığım vok tavada bir güzel kavurmadan yağlı - kızartmadan hafif birşey yaptım.
- Bir güzel tuzunu ekledim altını kapattım.
- Bu sefer değişiklik yaptım ve soğumaya başladıktan sonra kavanozlara koyup kavanozları da tencereye koyup 5 dk kadar kaynattım.
- Sonra yine ters çevirdim hop beklettim.

Bu hafta pazarda dolaşırken güzelim kıl biberleri görünce dayanamadım :) 1 kilo aldım.
- Yıkadım pakladım çekirdeklerine dokunmadım. Gelişi güzel bir kaç parçaya ayırdım.
- Zeytinyağını kızdırıp kıl biberleri içine attım bir güzel kızarttım.
- Bu arada 750 gr civarı domatesi rendeledim bir kenarda kaynatmaya başladım.
- Kaynayan domatese klasik tuz şeker takviyesi bir damlada zeytinağı ekledim. Çok fazla kaynatmadım.
- Biberlere domatesi ekleyip pek fazla kaynamasına müsade bile etmeden kavanozlara doldurdum.
- Ters çevirip 24 saat beklettim.

Sırada patlıcanlarım var. Bir güzel patlıcan kızartıp domatesle şakşuka kavanozlayacağım. Anaaam bu ne hamaratlık. Onu da yarın yaparım daha sonra yazarım.
Hee bunların kışın tadı güzel olur mu onu bilemem :) ama şimdilik tattıklarım güzeldi. Buzlukta da sakladığım oldu daha önceleri, ama sanki buzluk kokusunu değiştiriyor gibi geldi. Bakalım bu şekilde herhangi bir değişiklik olacak mı.

Ay yazarken yoruldum umarım okurken sıkılmazsınız. Sıkılırsanız aşağıya yazın lüüütfen. Blog işinde yeniyim, derseniz postu ikiye böl bölerim.

Sevgiler
Özge

13 Eylül 2015 Pazar

Aylık her telden hobi raporu

Malum, yaz ayları sıcaktan mı bilinmez hobisel anlamda biraz verimsizdir, bir de benim bu seneki özel durumum eklendiğinden acayip verimsizdi.

Şu anda devam eden 3 projem var, biri bayağı bir yavaş ilerlemekte, ki işin olayı bu, yavaaş yavaş yapacaksın beni yoksa kör olursun diyor. Tabiki bu bahsettiğim işim goblenim. 
Oğluşumun odasına yapıyorum kendisini, umarım baby gelmeden yetiştirebilirim, neredeyse 3 te 1 i halloldu :) 

İkinci işim ise sevgili yeni hobim elmas taş yapıştırma işi. Aslında inanılmaz hızlı yapılıyor, önemli olan başında oturabilmek. Ben yeni oturacağım, en son tatile gitmeden önce elime almıştım. Onunda durumu aşağıdaki gibi;
Olunca muhtemelen süper birşey olacak bakalım bakalım. 

Son olarak elimde ekim sonunda göreceğimiz çok yakın arkadaşımın paşasına başladığım battaniye var. Şu an daha içime sinmeme durumunda, yarılayım da bir, yine sinmezse başka yaparım. 
Fikir aklımdayken süperdi, ama yapım aşamasında beklediğim elektriği almadım kendisinden. Umalım güzel olsun, yoksa işim zor, elimde çok iş birikti çünkü. 

Bugün yine kalça ağrımla başbaşayım, tamam biraz fazla gezdim kendim kaşındım ama ağrımayaydın iyiydin diyor, gönderimi sabah 9da yayınlamaya kurmaya çalışarak hepinize iyi akşamlar diyorum, wordpresste ne kolaydın sen. 

Sevgiler 
Özge



12 Eylül 2015 Cumartesi

13-16 arası

Bu kadar da geç yazacağımı tahmin etmemiştim. Aslında geçtiğimiz hafta evimize döner dönmez yazacaktım başımdan geçenleri ama gündem tadımızı tuzumuzu kaçırınca maalesef hayat devam eder olamadı benim için. Unutmadan yazayım diye diye sanırım biraz unuttum bile. O yüzden uzatmadan hafta hafta başımdan geçenleri anlatmaya çalışacağım.

13. Hafta:
Bu hafta sonunda tatile çıktığımız hafta oluyor efendim.
12. Haftanın sonunda baktım ki midem çok bulanmıyor, haydi dedim yolculuk başlasın. İlk söylemek istediğim İstanbul-Bodrum arası acayip bel ağrısı yapıyor. Bu sene inat edip arabayla çıktık yollara, geçtiğimiz yıl gittiğimiz otele jet rezervasyon yaptırarak acaba uçağa binsekmi diye düşünmeden topladık valizlerimizi gittik.
Uçağa binmek istemememizin sebebi hamilelik değildi, geçtiğimiz sene rötarlar transferler falan derken 10 saatte otelden evimize vardığımız için dedik ki arabayla ne sürcek yea olmadı mola veririz, 12 saatte (dünya kadar mola vererek) girdik otele.
Neyse, bu haftanın hamile halimden kalanları ise feci tuvalet problemi yaşamam, günde kaç kere tuvalete çıktığımı bilmiyorum desem yeridir. Yemek yememe de engel oldu tabi, hem herşeyi içim almadığından hem de ishalden sebep inanılmaz iştahsızdım. İçecek falan da istemiyor insanın canı, sadece boool bol su içtim ve kahveye yeniden başlayabilmenin acısını çıkardım :)

Kalça ağrılarım bu ara başladı, bir de kramplarla yüzleştim. Onu sodayla çözdüm şimdilik, günde iki adet soda kendime de getiriyor sanki beni.

14. Hafta :
Yolumuz tatil sonrası yazlığa düştü. İstanbulun sıcak havasından bunalan oğluşumla ben babamızı işe gönderip 2 hafta yazlıkta yaşadık.


Bu hafta normal anne yemeği yediğimden ishalden kurtuldum, maalesef tersine döndü dünya 3 günde bir girebildim wcye bu ayrı.
Yediklerimin çeşidi arttı. Soğan kokusuyla aram süper, tek sorunum çoban salata mide yanması yapıyor, bir de bebemi göresim var o kadar :)
Anneannemizin yazlığı Keşanın bir köyünde, o yüzden domates biber bol bol olduğundan kendimi kışlık domates suyu-menemen-kahvaltılık domates biber hazırlamaya adadığım için, ve kendimi acayip yorduğum için kalça ağrılarım coştu. Yatsam kalkamıyorum, oturarak uyumanın yolunu bulsam nolurduu!!





15.Hafta:
Aman yarebbbiii, bu terbiyesiz hormon başımın belasımı ne!
Yine 2 gün yemek yiyemeyip öğürdüm, üzüm ve tostla yaşadım. Kurtuldum diyorum yine geri geliyor, halbuki ben ne güzel balık bile yiyordum haftada iki gün.
Yanlış hatırlamıyorsam oğluşa hamileyken 16. Haftadan sonra düzelmiştim, gerçi pek benzemiyor ikisi birbirine, bu daha ağır sanki. Günde 2 soda sayesinde kramplar hiç yok, kalça ağrısı fena ama. He bu hafta bir de bel ağrısı eklendi bu kalçaya. Az kaldı aaaz, en azından bu trimesterin büyük bölümü iyi geçecek.
Bir de minik kelebeği ilk kez hissettim bu hafta, ne hissedeceğini bilirsen daha çabuk anlaşılıyor. :)




16. Hafta:
Evime döndüm bu haftanın ortasında, yollarda yedim yedim durdum, e güzel tekirdağ köftesini nerede bulacağım, yiyecem tabi :)
Yol 4 saat sürdüğü için (molalarla birlikte) hiç yorulmadan evimize geldik. Hiç bir yerim ağrımadı, sızlamadı.

Bu hafta cinsiyet öğreneceğim için heyecanlı olduğum hafta.
Evin kendine gelmesi lazım, 1 aydır temizlik görmemiş. Bildiğin toz içinde. Ben nefes alamıyorum, he bir de alerji belasıyla uğraşıyorum haftalardır. Yazlık ormanlık alanda. Bütün tozutanlar beynime gitti, evimde rahat edeceğim derken burada da tozdan öldüm. Eve pazar günü döndük, salı gününe kadar temizlik yapılamadığından ben helak, bir de feci bir kalça ağrısı. Evde de ne çok iş varmış aslında.
Evde biriken domateslere biberlere çare bul, salı cuma temizlik yüzünden dolan dur. Sonuçta kalça ağrım çığrından çıktı.

Bir de şehit haberleri çok üzdü,belirsizlik ayrı üzdü, giden canlar ayrı üzdü. Herşeyin güzel olduğunu görebilecek miyiz ki gerçekten?

17. Haftanın ortasına geldim bile, umarım biraz daha hareketli hızlı geçer bu trimester. En kısa sürede blog yazılarımla döneceğim, hayat sadece hamileliğimden ibaret değil yani :)

Sevgiler
Özge